Şizofreni ile Yaşamak Üzerine...
Şizofreni bilinen en eski ruh sağlığı sorunlarından biridir. Şizofreni hastalarında sıklıkla gözlemlediğimiz belirtiler, antik uygarlıklara ilişkin yazılı kayıtlardan itibaren çağlar boyunca kayıt altına alınmıştır. Şizofreni, genellikle gençlik yıllarında, genetik ve çevresel faktörlerin etkisiyle ortaya çıkan, farklı klinik tablolarla gidiş gösteren, nörobiyolojik temelleri olan bir hastalıktır.
Şizofreni, gerçeği değerlendirme, duygularını kontrol edebilme, doğru düşünebilme, yargıda bulunabilme ve iletişim kurma yeteneklerini etkiler. Şizofreninin belirtileri genel olarak pozitif ve negatif olarak sınıflandırılmaktadır. Şizofreni, sıklıkla belirgin halüsinasyonlar (varsanı) ya da hezeyanlar (sanrı) ile beraber giden kronik ve sıklıkla yinelemelerle seyreden bir sendromdur.
Şizofreni, içinde psikotik belirti ve bulguları da barındıran, ancak sadece psikotik belirti ve bulgulardan ibaret olmayan, pek çok beyin işlevi bozukluğunu birlikte içeren bir bozukluktur. Beynin en önemli fonksiyonları olan duygu, düşünce ve davranış alanın da görülen bu bozukluklar, kişinin bütün sosyal ilişkilerini ve mesleki hayatını etkileyebilmektedir.
Şizofreni Neden Olur?
Şizofreni fizyopatolojisinde yer alan etiyolojik süreç veya süreçler tam olarak bilinmemektedir. Genetik ve çevresel birçok faktörün etkili olduğu düşünülür.
Yapılan çalışmalar, şizofreni hastalarının biyolojik akrabalarının şizofreni ve şizofreni spektrum bozuklukları için artmış risk taşıdıklarını göstermişlerdir. Çevresel faktörler arasında doğum öncesi veya sonrası komplikasyonlar, fiziksel travmalar vs. sayılabilir. Bu faktörler şizofreni riskini arttırmakla birlikte, bu artış oranı oldukça düşüktür.
Amfetamin ve metamfetaminin şizofreni benzeri psikozu tetiklediği uzun süredir bilinmektedir. Uzun zamandır kabul edilen bir bilgi, kannabis (esrar) kullanımının kısa psikotik atağa neden olduğudur. Psikoz yaşayan hastalar arasında, kullanmaya devam edenlerin daha kötü bir gidiş gösterdikleri bildirilmiştir. Ergenlikte yoğun kannabis kullanımının daha sonra şizofreni ve benzeri psikotik bozukluk gelişmesi riskini arttırabileceği net olarak bilinmektedir. Kannabis tek başına şizofreninin nedeni olmasa da genetik yatkınlığı olan bireylerde önemli bir risk faktörüdür.
Şizofreni Sıklığı Nedir?
Şizofreni bireysel ve ekonomik bedelleri olan, dünya çapında önde gelen halk sağlığı problemlerinden biridir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün 2011 verilerine göre; yaklaşık 21 milyon insan şizofreniden etkilenmiştir. Şizofreni hastalarının yarısından fazlası uygun tedavi alamamaktadır. Uygun tedavi alınamamasının önemli nedenlerinin başında; toplum tarafından damgalanmamak için hastalığın saklanması, toplumsal düşük ve orta gelir seviyesi gelmektedir.
Şizofreni sıklığı (insidansı), üzerine yapılan birçok araştırmada %0,04-0,07 arasında değişmektedir. Şizofreni dünya nüfusunun % 1’inden daha azını etkilemektedir. Günümüzde klinik olarak şizofreniye benzeyen hastalıklar, "Şizofreni Spektrumu Bozuklukları" kapsamında tanımlanmaktadır. Bu kapsam içinde yer alan Şizoid Kişilik Bozukluğu, Şizotipal Kişilik Bozukluğu (%1-4), Şizoaffektif Bozukluk ve Sanrılı Bozukluk da dahil edilirse bu oran yaklaşık %5’e kadar yükselmektedir.
Şizofreni tüm toplumlarda ve coğrafik alanlarda görülmektedir. Şizofreni genellikle 15-40 yaş arasında çoğunlukla da 18-25 yaş arasında başlar. Kadın erkek arasında hastalığın sıklığı ve yaygınlığı açısından önemli bir fark görülmemektedir. Ancak kadınlarda başlangıç yaşı daha geç olmakta ve erkeklere göre daha iyi bir gidiş göstermektedir.
Şizofreninin Belirtileri Nelerdir?
Hastalığın ilk başlangıçı çok farklı klinik tablolarla olabilir. Bu ilk dönem hem hasta hem de ailesi için şaşırtıcı, tuhaf, belirsizliklerin olduğu, belirtilerin anlamlandırılamadığı, bir miktar korkutucu olarak tanımlanabilecek bir dönemdir.
Hastalık belirtileri başka hastalıklarda olduğu gibi tanıdık değildir. Hatta en başlarda belirtiler bir hastalık olarak değerlendirilmeyebilir. Başlangıç döneminde bazı hastalar mistik/dini konulara aşırı eğilim duyar, bazıları metafizik ya da obsesyonel, somatik (bedensel) aşırı uğraşlarla ilk belirtileri yaşar. Çevreden şüphecilik, aşırı alınganlık, çevredeki insanların kendisine kötülük yapacağı, hakkında konuştukları düşüncesi, sosyal içe çekilme, çevreden izolasyon başlangıç belirtileri içinde sıktır. Şizofreni başlangıç belirtilerinin farklılığından dolayı tanının netleşmesi için belli bir süreye ihtiyaç olabilir.
Düşünce ve Algı Bozuklukları
Kronik şizofreni, pozitif semptomlardan (sanrı, varsanı...) ziyade negatif belirtilerle karakterizedir. Bunları kısaca, düşük aktivite, dürtü yokluğu, sosyal çekilme, çevreyle iletişim kurmama, günlük yaşamdan zevk alamamak, planlı aktivitelere başlama ya da aktiviteleri sürdürmede zorlanma, emosyonel apati, donuk/monoton konuşma olarak özetleyebiliriz.
TEDAVİ
Şizofreni tedaviden çok fayda gören bir klinik sendromdur. Tedavi ile hasta ve hasta yakınlarının yaşamlarında çok yüz güldürücü değişiklikler gözlenmektedir.
Şizofreni hastalığının tedavisinde ilk aşamada ve öncelikli olarak ilaç tedavisi yer alır. Bir psikiyatrist takibinde uzun süreli ve düzenli bir tedavi planı oluşturulur. İlaç tedavisi ile hastalığın belirtilerini azaltmak ve belirtilerin ağırlaştığı dönemlerin görülme olasılığını düşürmek hedeflenir. Bu süreçte hastanın tedaviye uyum göstermesi, süreç ile ilgili doktorunu bilgilendirmesi çok önemlidir. Bu iş birliği ile hastanın ilaç tedavisi, sürecine göre yeniden düzenlenmektedir. Hastalığın tedavisinde antipsikotik ilaçlar kullanılır. Antipsikotikler şizofreninin açık psikoz belirtilerini çok büyük ölçüde, negatif belirtilerini de oldukça azaltır.
Elektrokonvulsif tedavi (ECT); EKT şizofreni tedavisinde iki durumda kullanılmaktadır:
1- Şizofreniye eşlik eden depressif semptomların varlığında
2- Katatonik stupor vakalarında
Kognitif terapilerin de etkili olduğu bilinmektedir.
Hastalığın Tekrarlanmaması İçin Neler Yapılabilir?
Psikososyal Bakım ve Rehabilitasyon
Hasta aileleri tarafından kuvvetli bir şekilde ifade edilen duygular, talepler, beklentiler, aile içerisinde yüksek duygusal ifadelerle kritik yorum yapılması, aşırı ve sert eleştirel tutumlar şizofreni hastalarını zorlar. Amaç şizofrenlerin yaşantılarının sıkıntısını azaltmak, kişisel ihtiyaçlarının düzenlenmesini sağlamak, becerilerini geliştirmek, stresi az bir ortam hazırlamaktır.
Suicid (özkıyım, intihar) riski, genç hastalarda hastalığın ilk dönemlerinde, içgörü bozukluğunda, umutsuzluk ve hastalık etkilerinin sürekliliğinde yüksektir. Ve araştırılıp, fark edilmesi önemlidir ayrıca önleyicidir.
Bakım Verenin Zorlukları
Genç yaşta başlaması, uzun sürmesi hem hastalarda hem ailelerinde travmatik etkilere sahip olması ve toplumun kabullenmedeki güçlüğü (stigma, etiketleme) hastalığın sosyal yönünü daha da ağırlaştırmaktadır.
Hastalık süreci duygusal ve ekonomik zorlanmaları barındırır. Hastalığı çevreye söylememe, aile içinde saklama sık görülen bir durumdur ancak bu hasta ailesine çok büyük bir ek yüktür. Sürecin uzunluğu göz önünde bulundurulursa ailenin de zorlanacağı ve yardıma ihtiyaçlarının olacağı zamanların bulunması olasıdır. Ailenin/bakım verenlerin desteklenmesi de çok önemlidir.
Şizofreni tedavi sürecinde görülebilecek psikolojik tepkilerin anlaşılabilmesi, ilacın neden olduğu etkilerin tanınması ve bu sorunların tedavi uyumunu bozmadan yönetilmesi çok önemlidir. Bu açıdan aile ve hastanın, bu hastalık hakkında eğitimine günümüzde önem verilmektedir. Böylece hastaların tedaviyi bırakma oranlarının azaldığı, ailenin hastalarıyla ilişkilerindeki çıkmazların tanımlanarak, aile içi uyumun arttığı gösterilmiştir.
Hasta ile ailesi arasındaki çatışmaların azaltılması, hastalığın seyrinin iyi olması açısından çok değerlidir.
Şizofreniyi Konu Alan Filmler
Beyzanın Kadınları Dövüş Kulübü Siyah Kuğu
( 2005 ) Fight Club ( 1999) Black Swan ( 2010)
KAYNAKLAR
1. Öztürk MO: (1997) Ruh sağlığı ve Bozuklukları. 7ci basım Hek. Birl.Yay. Ankara
2. Yavuz R Şizofreni, Sempozyum Dizisi, Sayı 62, Mart 2008
3.http://www.psikiyatri.org.tr/pagepublic.aspx?menu=44